0
9786050503937
365655
Açıklamalı - İçtihatlı
Açıklamalı - İçtihatlı Orman Kanunu
230.00

"Anayasamızın 169. maddesi uyarınca ormanların korunması, sınırlarının genişletilmesi için gerekli kanunları çıkarmak ve tedbirleri almak, yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirmek Devletimizin görevidir.

Cumhuriyet öncesi dönemde ormanla ilgili düzenlemeler 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi ve 1869 tarihli Orman Nizamnamesi ile yapılmıştı.

Cumhuriyet döneminde çıkarılan ilk Orman Kanunu 18.02.1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunudur.

3116 sayılı Kanun ile ilk kez Devlet ormanlarının tanımı yapılmış, cezai hükümler getirilmiştir.

31.08.1956 tarih ve 6831 sayılı Kanunun 117.maddesiyle de 3116 sayılı Kanun ve bu kanun uyarınca çıkarılan 11.06.1937 tarihli Orman Nizamnamesi yürürlükten kaldırılmıştır.

08.09.1956 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanunu ormanla ilgili çıkarılan en kapsamlı kanundur. 6831 sayılı kanunda ormanla ilgili hukuki ve idari hükümlere yer verildiği gibi suçların takibi ve ceza hükümleri konularında da ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır.

6831 sayılı Orman Kanununda da 4999, 5177, 5192, 5218 ve 5728 sayılı kanunlarla değişiklikler yapılmıştır.

Özellikle 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı kanunla Orman Kanununun ceza hükmü içeren maddeleri yeniden düzenlenmiştir.

Orman Kanununun ceza hükmü içeren maddeleri daha sadeleştirilmiş, uygulamada ortaya çıkan sorunların giderilmesine çalışılmıştır.

Başta Orman Kanunu olmak üzere ceza hükmü içeren özel kanunların uygulanması çoğu kez Türk Ceza Kanununun uygulanmasına oranla daha zor ve karmaşıktır. Zira ilgili özel kanunun ceza içeren maddeleri dışındaki düzenlemelere de vakıf olmayı gerektirmektedir.

Orman Kanununun uygulanmasında en önemli sorun işgal ve faydalanma suçlarını işleyenler hakkında verilen müsadere kararının yerine getirilmemesidir.

Müsadere kararının yerine getirilmemesi suç ve suçlunun artmasına neden olduğu gibi hakimlerin karar verirken vicdanen zorlanmalarına da yol açmaktadır.

Örneğin 20-30 yıl önce verilip kesinleşen orman alanına yapılan evle ilgili müsadere kararının yerine getirilmemesi durumunda çoğu kez evi yaptıran sanığın ölmesi nedeniyle çocukları hatta torunları evde oturmaya devam etmekte bunlar hakkında da işgal ve faydalanma suçundan hüküm kurulmaktadır.

Anayasamızın 141.maddesi uyarınca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.

Nasıl adalet mülkün temeli ise iddianamede ceza davasının temelidir. Soruşturma evresi özenli yapılırsa kovuşturma evresi de kısa sürede tamamlanır.

Bu nedenle Cumhuriyet savcılarının mümkün olduğunca soruşturmayı bizzat yapmaları, zorunlu olmadıkça kolluğa yaptırmamaları, iddianameyi de özenle hazırlamaları gerekir.

Maalesef özellikle orman suçları ile ilgili davalarda gerek soruşturma evresinde gerekse iddianamenin hazırlanmasında yeterli özenin gösterilmediğini gözlemlemekteyiz. Çoğu kez suç tutanağında yer alan ve soruşturma konusu olan bazı eylemlere iddianamede yer verilmediği için ek dava açılması zorunluluğu doğmakta ya da suç vasfı iddianamede yanlış nitelendirildiğinden sanıklara ek savunma hakkı verilmesi gerekmektedir. Bu hususlar da yargılamanın uzamasına yol açmaktadır.

Kovuşturma evresinde de bazı hakimlerimizin duruşma hazırlığını çok iyi yapmamaları nedeniyle yargılama gereksiz yere uzamaktadır.

Ceza Muhakemesi sistemimizde esas ilke zorunlu haller dışında duruşmanın bir oturumda bitirilmesidir.

Duruşma hazırlığı yapılırken soruşturma evresinde alınan ifadeler ayrıntılı şekilde okunmalı, belgeler incelenmeli, dinlenecek kişiler çağrılmalı, başka yerde oturan kişiler hakkında da dinlenmeleri için talimat yazılmalıdır.

Duruşmalara da mutlaka hazırlıklı çıkılmalı, başta Türk Ceza Kanunu Genel Hükümleri olmak üzere ilgili mevzuata da hakim olunması gerekir. Türk Ceza Kanununun genel hükümlerini bilmeyen hakim ve Cumhuriyet savcılarının meslekte başarılı olması olanaksızdır.

Davaların en az giderle ve mümkün olan kısa sürede bitirilmesinde kurum avukatlarına da çok önemli rol düşmektedir.

Avukatlık Kanununun 2.maddesi uyarınca, avukat hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine tahsis etmeli, başka bir anlatımla adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunmalıdır.

Üzülerek belirtmeliyiz ki incelediğimiz bir kısım dosyalarda bu amacın gerçekleştiğini göremiyoruz. Avukatlarımız da dava ve duruşmalara katılırken dava dosyasını ayrıntılı şekilde incelemeli, varsa eksiklikleri bildirmeleri, itiraz, istinaf ve temyiz gibi kanun yollarına başvurmaları halinde de dilekçelerini özenle yazmaları, doktrindeki görüşleri ve yargısal kararları takip edip kendilerini geliştirmelidir.

Zira adaleti gerçekleştirmek hakim, Cumhuriyet savcısı ve avukatların ortak görevidir.

Kitabımız Orman Suçları nedeniyle verilen kararlardaki hukuki hataları en aza indirmek, başta hakim ve Cumhuriyet savcıları olmak üzere hukukçulara katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır.

Kitapta yer alan emsal nitelikteki kararların verilmesinde emeği geçen meslektaşlarımıza ve kitabı yayımlayan Yetkin Yayınevi sahibi Y. Ziya Gülkök ve Muharrem Başer’e teşekkür ediyoruz.

Faydalı olması dileğiyle" (Tanıtım Yazısı)

  • Açıklama
    • "Anayasamızın 169. maddesi uyarınca ormanların korunması, sınırlarının genişletilmesi için gerekli kanunları çıkarmak ve tedbirleri almak, yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirmek Devletimizin görevidir.

      Cumhuriyet öncesi dönemde ormanla ilgili düzenlemeler 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi ve 1869 tarihli Orman Nizamnamesi ile yapılmıştı.

      Cumhuriyet döneminde çıkarılan ilk Orman Kanunu 18.02.1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunudur.

      3116 sayılı Kanun ile ilk kez Devlet ormanlarının tanımı yapılmış, cezai hükümler getirilmiştir.

      31.08.1956 tarih ve 6831 sayılı Kanunun 117.maddesiyle de 3116 sayılı Kanun ve bu kanun uyarınca çıkarılan 11.06.1937 tarihli Orman Nizamnamesi yürürlükten kaldırılmıştır.

      08.09.1956 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanunu ormanla ilgili çıkarılan en kapsamlı kanundur. 6831 sayılı kanunda ormanla ilgili hukuki ve idari hükümlere yer verildiği gibi suçların takibi ve ceza hükümleri konularında da ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır.

      6831 sayılı Orman Kanununda da 4999, 5177, 5192, 5218 ve 5728 sayılı kanunlarla değişiklikler yapılmıştır.

      Özellikle 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı kanunla Orman Kanununun ceza hükmü içeren maddeleri yeniden düzenlenmiştir.

      Orman Kanununun ceza hükmü içeren maddeleri daha sadeleştirilmiş, uygulamada ortaya çıkan sorunların giderilmesine çalışılmıştır.

      Başta Orman Kanunu olmak üzere ceza hükmü içeren özel kanunların uygulanması çoğu kez Türk Ceza Kanununun uygulanmasına oranla daha zor ve karmaşıktır. Zira ilgili özel kanunun ceza içeren maddeleri dışındaki düzenlemelere de vakıf olmayı gerektirmektedir.

      Orman Kanununun uygulanmasında en önemli sorun işgal ve faydalanma suçlarını işleyenler hakkında verilen müsadere kararının yerine getirilmemesidir.

      Müsadere kararının yerine getirilmemesi suç ve suçlunun artmasına neden olduğu gibi hakimlerin karar verirken vicdanen zorlanmalarına da yol açmaktadır.

      Örneğin 20-30 yıl önce verilip kesinleşen orman alanına yapılan evle ilgili müsadere kararının yerine getirilmemesi durumunda çoğu kez evi yaptıran sanığın ölmesi nedeniyle çocukları hatta torunları evde oturmaya devam etmekte bunlar hakkında da işgal ve faydalanma suçundan hüküm kurulmaktadır.

      Anayasamızın 141.maddesi uyarınca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.

      Nasıl adalet mülkün temeli ise iddianamede ceza davasının temelidir. Soruşturma evresi özenli yapılırsa kovuşturma evresi de kısa sürede tamamlanır.

      Bu nedenle Cumhuriyet savcılarının mümkün olduğunca soruşturmayı bizzat yapmaları, zorunlu olmadıkça kolluğa yaptırmamaları, iddianameyi de özenle hazırlamaları gerekir.

      Maalesef özellikle orman suçları ile ilgili davalarda gerek soruşturma evresinde gerekse iddianamenin hazırlanmasında yeterli özenin gösterilmediğini gözlemlemekteyiz. Çoğu kez suç tutanağında yer alan ve soruşturma konusu olan bazı eylemlere iddianamede yer verilmediği için ek dava açılması zorunluluğu doğmakta ya da suç vasfı iddianamede yanlış nitelendirildiğinden sanıklara ek savunma hakkı verilmesi gerekmektedir. Bu hususlar da yargılamanın uzamasına yol açmaktadır.

      Kovuşturma evresinde de bazı hakimlerimizin duruşma hazırlığını çok iyi yapmamaları nedeniyle yargılama gereksiz yere uzamaktadır.

      Ceza Muhakemesi sistemimizde esas ilke zorunlu haller dışında duruşmanın bir oturumda bitirilmesidir.

      Duruşma hazırlığı yapılırken soruşturma evresinde alınan ifadeler ayrıntılı şekilde okunmalı, belgeler incelenmeli, dinlenecek kişiler çağrılmalı, başka yerde oturan kişiler hakkında da dinlenmeleri için talimat yazılmalıdır.

      Duruşmalara da mutlaka hazırlıklı çıkılmalı, başta Türk Ceza Kanunu Genel Hükümleri olmak üzere ilgili mevzuata da hakim olunması gerekir. Türk Ceza Kanununun genel hükümlerini bilmeyen hakim ve Cumhuriyet savcılarının meslekte başarılı olması olanaksızdır.

      Davaların en az giderle ve mümkün olan kısa sürede bitirilmesinde kurum avukatlarına da çok önemli rol düşmektedir.

      Avukatlık Kanununun 2.maddesi uyarınca, avukat hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine tahsis etmeli, başka bir anlatımla adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunmalıdır.

      Üzülerek belirtmeliyiz ki incelediğimiz bir kısım dosyalarda bu amacın gerçekleştiğini göremiyoruz. Avukatlarımız da dava ve duruşmalara katılırken dava dosyasını ayrıntılı şekilde incelemeli, varsa eksiklikleri bildirmeleri, itiraz, istinaf ve temyiz gibi kanun yollarına başvurmaları halinde de dilekçelerini özenle yazmaları, doktrindeki görüşleri ve yargısal kararları takip edip kendilerini geliştirmelidir.

      Zira adaleti gerçekleştirmek hakim, Cumhuriyet savcısı ve avukatların ortak görevidir.

      Kitabımız Orman Suçları nedeniyle verilen kararlardaki hukuki hataları en aza indirmek, başta hakim ve Cumhuriyet savcıları olmak üzere hukukçulara katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır.

      Kitapta yer alan emsal nitelikteki kararların verilmesinde emeği geçen meslektaşlarımıza ve kitabı yayımlayan Yetkin Yayınevi sahibi Y. Ziya Gülkök ve Muharrem Başer’e teşekkür ediyoruz.

      Faydalı olması dileğiyle" (Tanıtım Yazısı)

      Stok Kodu
      :
      9786050503937
      Boyut
      :
      17x24,5
      Sayfa Sayısı
      :
      1142
      Basım Yeri
      :
      Ankara
      Baskı
      :
      1
      Basım Tarihi
      :
      2019 OCAK
      Kapak Türü
      :
      Ciltli
      Kağıt Türü
      :
      1. Hamur
      Dili
      :
      Türkçe
      Orman   Kanunu   Açıklamalı   İçtihatlı   İdari   9786050503937   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat