0

Türk Medeni Usul Hukukunda İstinaf

Liste Fiyatı : 260,00
İndirimli Fiyat : 234,00
Kazancınız : 26,00
%10
Temin süresi 1 gündür.
9786258385830
930930
Türk Medeni Usul Hukukunda İstinaf
Türk Medeni Usul Hukukunda İstinaf
234.00

Uzun tartışmalar ve hazırlık çalışmalarından sonra, 20/07/2016 tarihinde istinaf mahkemeleri faaliyete geçmiştir. Osmanlı dönemindeki kısa bir uygulama dışında, Türk hukuk hayatında istinaf deneyimi yoktur[1]. Bu anlamda istinaf kavramı Türk hukuk uygulamasında oldukça yenidir. Son yıllara kadar, istinaf kurumu Türk hukuk öğretisinde de fazlaca incelemeye konu olmamıştır. Bu nedenlerle, HMK ile getirilen istinaf sisteminin analiz edilmesi, amacının ve işleyişinin, temyiz kanun yolundan farklarının açıklığa kavuşturulması önem arz etmektedir.

Bu çalışmanın temel problemi, istinaf kanun yolunun amacını ve Türk yargı sistemi içindeki işlevini ortaya koymaktır. Kanun yolunun amacının tespiti, kanun yolunun işleyişinin anlaşılması için son derece önemlidir[2]. Çünkü kanun yolunun getirilmesindeki amaç, o kanun yolunun nasıl işleyeceğini de belirler. İstinaf kanun yolunun temyiz yolundan farkı ancak bu şekilde anlaşılabilir. Esasen bu farkın anlaşılması, sadece temyiz yolunun mevcut olduğu eski döneme ait davranış kalıplarının değiştirilebilmesi açısından son derece önemlidir.

Konunun tam olarak anlaşılabilmesi için istinaf sisteminin, sürecin başlamasından nihai kararın verildiği ana kadar bütün aşamalarıyla birlikte açıklığa kavuşturulması gerekir. Bu bağlamda, istinaf başvurusuna konu olacak ilk derece mahkemesi kararlarının hangileri olduğu, başvuru usulünün nasıl olduğu, istinaf mahkemesindeki yargılama aşamalarının neler olduğu, istinaf mahkemesince verilecek karar türlerinin neler olduğu, istinaf aşamasında bazı usul işlemlerinin yapılmasına neden izin verilmediği ve bu yapılamayacak işlemlerin neler olduğu hususları ayrıntılı olarak açıklanmalıdır.

Bu amaçla, öncelikle istinaf kanun yolu konusundaki bilimsel yayınlar taranmıştır. Son birkaç yıl içinde istinaf konusunda pek çok kitap ve makale yayınlandığı belirlenmiş, bu yayınlar incelenmiştir.

 İstinaf kanun yolu, hukuk sistemimizde çok yeni olup Yargıtayın emsal nitelikte içtihatları oluşma aşamasındadır. Bunun yanında, istinaf mahkemelerinin kararları, HMK'nın istinaf hükümlerinin uygulamada nasıl anlaşıldığına dair önemli veriler içermektedir. Gerek Yargıtayın emsal nitelikteki içtihatları gerekse istinaf mahkemelerinin istinaf hükümlerini yorumlayan kararları taranmış ve araştırmanın ilgili kısımlarına yansıtılmıştır.

HMK yürürlüğe girdikten sonra pek çok küçük değişiklikler yapılmış[3], son olarak 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunla kapsamlı bir değişiklik yapılmış olup bu değişiklikler de araştırmaya yansıtılmak suretiyle, istinaf sisteminin tüm aşamaları ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulmuştur.

Tespit edilen teorik ve uygulamaya ilişkin bilgiler ışığında olguların ortaya konulmasından sonra, HMK’daki istinaf düzenlemesi analiz edilerek, sonuçta, Türk istinaf sisteminin nasıl işlediği, amacının ve işlevinin ne olduğu açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.

Bu araştırmada, kurum isimleri ve hukuki kavramlar, genel olarak ilgili pozitif düzenlemelere uygun olarak kullanılmıştır. Ancak pratik gerekçelerle buna bir istisna getirilmiştir. Pozitif düzenlememiz, “istinaf mahkemesi” kavramı yerine “bölge adliye mahkemesi” ismini tercih etmiştir. Kanun yolunun ismi ise “istinaf”tır. Bölge adliye mahkemelerinde asıl yargılama birimleri hukuk ve ceza daireleridir. Uygulamada “bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi” kavramı yerine, kanun yolunun isminden hareketle “istinaf mahkemesi” kavramı kullanılmaktadır. Aslında bu bir ifade kolaylığı da sağlamaktadır. Bu çalışmada da istinaf mahkemesinin kararından söz edildiği durumlarda, aslında bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinin kararından söz edildiğini okuyucunun bilgisine sunmak isteriz.

İstinaf mahkemesinin görev alanında kalması nedeniyle ve okuyucunun elinde derli toplu bir eser bulunmasını sağlamak amacıyla; kanun yolu olan istinaf hükümlerinden bağımsız olarak, istinaf mahkemesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla gördüğü davalar da ayrı bir bölüm olarak incelenmiştir.

Bu çalışma, öğreti ve uygulamanın karşılıklı etkileşimine dinamik bir katkı sunmayı hedeflemektedir.

 

[1]       “… Yukarıda da belirtildiği üzere, istinaf ülkemizde 1800’lü yılların sonu ile 1900’lü yılların başı arasında uygulanmıştır. Ancak, o dönemin Osmanlı’nın çöküş yılları olduğu; o zamanki istinaf derecesinin Batılı ülkelerin kapitülasyonların uygulanmasına hizmet etmek üzere kurulduğu; o dönemde kanunların ayrı bir istinaf mahkemesi kurmak yerine, bu görevi (ilk derece mahkemesi olarak yapmaları gereken görevlerini de kaldırmaksızın), ağır ceza/ asliye mahkemelerine verdiği ve ancak bu mahkemelerin asıl görevi olan ilk derecedeki iş yoğunluğu karşısında istinaf görevlerine yeterli zamanı ayıramamaları sonucunda iş birikiminin ortaya çıktığı; genel olarak, o günkü şartların bugünden çok farklı olduğu gibi hususlar gözden uzak tutulmamalıdır.”, YILMAZ, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2013, s.1482; Osmanlı dönemindeki istinaf sisteminin kuruluşu ve işleyişi hakkında kapsamlı bir değerlendirme için bknz: BUDAK, Ali Cem, “1879 Tarihli Medeni Usul Kanunu’nda İstinaf”, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Çerçevesinde İstinaf, MİHBİR 15. Antalya Toplantısı, 6-7 Ekim 2017, Ankara 2018, s.326-364.

[2]       DEREN YILDIRIM, Nevhis, "Kanun Yollarına Dair Bazı Düşünceler", TBB Medeni Usul ve İcra İflâs Hukukçuları Toplantısı- IV, TBB Yayını, Editör: M. Özekes, İzmir- Çeşme 19-20 Ekim 2007, s.4.

        “Bir kanun yolunun hukuki açıdan izlediği yöntem ve bununla hedeflenen gaye önemlidir. Kanun yolu kararın maddi gerçeğe yaklaşmasını sağlama için kabul edilmişse, kararın her iki unsurunun da, yani hem maddi hem de hukuki meselelerin kontrol edilmesi gerekir. Eğer kanun yolu değişik bir amaç ile; örneğin, sadece hukukun geliştirilmesi veya bir ülke dâhilinde yeknesak uygulanmasını sağlanmak amacıyla kabul edilmişse sadece hukuki inceleme yeterli olabilir. İlk derece mahkemesinin yaptığı maddi tespitler ve bunlara bağladığı hukuki sonuçlar ile uyguladığı muhakeme hukuku normları, bir üst mahkemece öğrenme (yeniden yargılama ile maddi vakıanın tespiti) muhakemesi yapılarak kontrol ediliyor ve gereken hâllerde ilk derece mahkemesinin son kararı düzeltiliyorsa, yapılan muhakeme istinaftır. Ancak, ilk derece mahkemesinin yapmış olduğu maddi tespitleri ve uygulanan kanun maddelerinin sadece hukuki olarak değerlendirilmesi yapılıyorsa bu temyizdir.” Gökhan TANERİİstinaf Mahkemeleri, Ankara 2016.s.23.

[3]       HMK yürürlüğe girdikten sonra 2017 yılı itibariyle yapılan değişikliklerin kronolojik ve ayrıntılı bir açıklaması için bknz: PEKCANITEZ, Hakan, "Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Erozyon Süreci", Türkiye Barolar Birliği Dergisi, C:30, S:133, Kasım 2017, s.211-260.

  • Açıklama
    • Uzun tartışmalar ve hazırlık çalışmalarından sonra, 20/07/2016 tarihinde istinaf mahkemeleri faaliyete geçmiştir. Osmanlı dönemindeki kısa bir uygulama dışında, Türk hukuk hayatında istinaf deneyimi yoktur[1]. Bu anlamda istinaf kavramı Türk hukuk uygulamasında oldukça yenidir. Son yıllara kadar, istinaf kurumu Türk hukuk öğretisinde de fazlaca incelemeye konu olmamıştır. Bu nedenlerle, HMK ile getirilen istinaf sisteminin analiz edilmesi, amacının ve işleyişinin, temyiz kanun yolundan farklarının açıklığa kavuşturulması önem arz etmektedir.

      Bu çalışmanın temel problemi, istinaf kanun yolunun amacını ve Türk yargı sistemi içindeki işlevini ortaya koymaktır. Kanun yolunun amacının tespiti, kanun yolunun işleyişinin anlaşılması için son derece önemlidir[2]. Çünkü kanun yolunun getirilmesindeki amaç, o kanun yolunun nasıl işleyeceğini de belirler. İstinaf kanun yolunun temyiz yolundan farkı ancak bu şekilde anlaşılabilir. Esasen bu farkın anlaşılması, sadece temyiz yolunun mevcut olduğu eski döneme ait davranış kalıplarının değiştirilebilmesi açısından son derece önemlidir.

      Konunun tam olarak anlaşılabilmesi için istinaf sisteminin, sürecin başlamasından nihai kararın verildiği ana kadar bütün aşamalarıyla birlikte açıklığa kavuşturulması gerekir. Bu bağlamda, istinaf başvurusuna konu olacak ilk derece mahkemesi kararlarının hangileri olduğu, başvuru usulünün nasıl olduğu, istinaf mahkemesindeki yargılama aşamalarının neler olduğu, istinaf mahkemesince verilecek karar türlerinin neler olduğu, istinaf aşamasında bazı usul işlemlerinin yapılmasına neden izin verilmediği ve bu yapılamayacak işlemlerin neler olduğu hususları ayrıntılı olarak açıklanmalıdır.

      Bu amaçla, öncelikle istinaf kanun yolu konusundaki bilimsel yayınlar taranmıştır. Son birkaç yıl içinde istinaf konusunda pek çok kitap ve makale yayınlandığı belirlenmiş, bu yayınlar incelenmiştir.

       İstinaf kanun yolu, hukuk sistemimizde çok yeni olup Yargıtayın emsal nitelikte içtihatları oluşma aşamasındadır. Bunun yanında, istinaf mahkemelerinin kararları, HMK'nın istinaf hükümlerinin uygulamada nasıl anlaşıldığına dair önemli veriler içermektedir. Gerek Yargıtayın emsal nitelikteki içtihatları gerekse istinaf mahkemelerinin istinaf hükümlerini yorumlayan kararları taranmış ve araştırmanın ilgili kısımlarına yansıtılmıştır.

      HMK yürürlüğe girdikten sonra pek çok küçük değişiklikler yapılmış[3], son olarak 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunla kapsamlı bir değişiklik yapılmış olup bu değişiklikler de araştırmaya yansıtılmak suretiyle, istinaf sisteminin tüm aşamaları ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulmuştur.

      Tespit edilen teorik ve uygulamaya ilişkin bilgiler ışığında olguların ortaya konulmasından sonra, HMK’daki istinaf düzenlemesi analiz edilerek, sonuçta, Türk istinaf sisteminin nasıl işlediği, amacının ve işlevinin ne olduğu açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.

      Bu araştırmada, kurum isimleri ve hukuki kavramlar, genel olarak ilgili pozitif düzenlemelere uygun olarak kullanılmıştır. Ancak pratik gerekçelerle buna bir istisna getirilmiştir. Pozitif düzenlememiz, “istinaf mahkemesi” kavramı yerine “bölge adliye mahkemesi” ismini tercih etmiştir. Kanun yolunun ismi ise “istinaf”tır. Bölge adliye mahkemelerinde asıl yargılama birimleri hukuk ve ceza daireleridir. Uygulamada “bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi” kavramı yerine, kanun yolunun isminden hareketle “istinaf mahkemesi” kavramı kullanılmaktadır. Aslında bu bir ifade kolaylığı da sağlamaktadır. Bu çalışmada da istinaf mahkemesinin kararından söz edildiği durumlarda, aslında bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinin kararından söz edildiğini okuyucunun bilgisine sunmak isteriz.

      İstinaf mahkemesinin görev alanında kalması nedeniyle ve okuyucunun elinde derli toplu bir eser bulunmasını sağlamak amacıyla; kanun yolu olan istinaf hükümlerinden bağımsız olarak, istinaf mahkemesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla gördüğü davalar da ayrı bir bölüm olarak incelenmiştir.

      Bu çalışma, öğreti ve uygulamanın karşılıklı etkileşimine dinamik bir katkı sunmayı hedeflemektedir.

       

      [1]       “… Yukarıda da belirtildiği üzere, istinaf ülkemizde 1800’lü yılların sonu ile 1900’lü yılların başı arasında uygulanmıştır. Ancak, o dönemin Osmanlı’nın çöküş yılları olduğu; o zamanki istinaf derecesinin Batılı ülkelerin kapitülasyonların uygulanmasına hizmet etmek üzere kurulduğu; o dönemde kanunların ayrı bir istinaf mahkemesi kurmak yerine, bu görevi (ilk derece mahkemesi olarak yapmaları gereken görevlerini de kaldırmaksızın), ağır ceza/ asliye mahkemelerine verdiği ve ancak bu mahkemelerin asıl görevi olan ilk derecedeki iş yoğunluğu karşısında istinaf görevlerine yeterli zamanı ayıramamaları sonucunda iş birikiminin ortaya çıktığı; genel olarak, o günkü şartların bugünden çok farklı olduğu gibi hususlar gözden uzak tutulmamalıdır.”, YILMAZ, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2013, s.1482; Osmanlı dönemindeki istinaf sisteminin kuruluşu ve işleyişi hakkında kapsamlı bir değerlendirme için bknz: BUDAK, Ali Cem, “1879 Tarihli Medeni Usul Kanunu’nda İstinaf”, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Çerçevesinde İstinaf, MİHBİR 15. Antalya Toplantısı, 6-7 Ekim 2017, Ankara 2018, s.326-364.

      [2]       DEREN YILDIRIM, Nevhis, "Kanun Yollarına Dair Bazı Düşünceler", TBB Medeni Usul ve İcra İflâs Hukukçuları Toplantısı- IV, TBB Yayını, Editör: M. Özekes, İzmir- Çeşme 19-20 Ekim 2007, s.4.

              “Bir kanun yolunun hukuki açıdan izlediği yöntem ve bununla hedeflenen gaye önemlidir. Kanun yolu kararın maddi gerçeğe yaklaşmasını sağlama için kabul edilmişse, kararın her iki unsurunun da, yani hem maddi hem de hukuki meselelerin kontrol edilmesi gerekir. Eğer kanun yolu değişik bir amaç ile; örneğin, sadece hukukun geliştirilmesi veya bir ülke dâhilinde yeknesak uygulanmasını sağlanmak amacıyla kabul edilmişse sadece hukuki inceleme yeterli olabilir. İlk derece mahkemesinin yaptığı maddi tespitler ve bunlara bağladığı hukuki sonuçlar ile uyguladığı muhakeme hukuku normları, bir üst mahkemece öğrenme (yeniden yargılama ile maddi vakıanın tespiti) muhakemesi yapılarak kontrol ediliyor ve gereken hâllerde ilk derece mahkemesinin son kararı düzeltiliyorsa, yapılan muhakeme istinaftır. Ancak, ilk derece mahkemesinin yapmış olduğu maddi tespitleri ve uygulanan kanun maddelerinin sadece hukuki olarak değerlendirilmesi yapılıyorsa bu temyizdir.” Gökhan TANERİİstinaf Mahkemeleri, Ankara 2016.s.23.

      [3]       HMK yürürlüğe girdikten sonra 2017 yılı itibariyle yapılan değişikliklerin kronolojik ve ayrıntılı bir açıklaması için bknz: PEKCANITEZ, Hakan, "Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Erozyon Süreci", Türkiye Barolar Birliği Dergisi, C:30, S:133, Kasım 2017, s.211-260.

      Stok Kodu
      :
      9786258385830
      Boyut
      :
      16x23,5
      Sayfa Sayısı
      :
      279
      Basım Yeri
      :
      İstanbul
      Baskı
      :
      2
      Basım Tarihi
      :
      Ekim 2023
      Kapak Türü
      :
      Karton Kapak
      Kağıt Türü
      :
      1. Hamur 80 gr.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat