0

Sermaye Şirketleri Hakkında

YARGITAY 11.HD, E.2016/2880 K.2016/6868 T.21.6.2016

ÖZET: Sermaye payının zamanında tahsil edilmemesinden doğan zarardan, yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin aksi ispat edilmedikçe sorumlu olduğu kabul edilir.

DAVA VE KARAR: Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, öğretideki baskın görüşe göre, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. 

 Nitekim TTK’nun 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Yine TTK.’nun 337. maddesinde, yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeğe mecbur oldukları, aksi halde seleflerinin sorumluluklarına iştirak edecekleri belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nun 359. maddesinde düzenlenmiştir.

Davalıların eski yöneticisi oldukları şirket, bir sermaye şirketi olup, faaliyetlerini ortaklardan aldığı sermaye payları ile bundan elde ettiği kazançlarla yürütür. Hayatın olağan koşulları gereğince de sermaye payının zamanında tahsil edilmemesinin şirketi zarara uğratacağı tabiidir. Statüleri gereği basiretli bir tacir gibi hareket etmek durumunda olan davalı yönetim kurulu üyelerinin (E-TTK'nın 320/1. md.), bunları zamanında tahsil etmemesi, bu yönde herhangi bir faaliyette bulunmaması zarar oluşturduğu gibi, davalılar yönünden de kusur teşkil eder. Keza, bunları denetlemeyen denetçiler açısından da kusur oluşturur. Ayrıca, şirket zararının oluşması için, öncelikle sermaye taahhüt eden ortaklar aleyhine takipte bulunulmasına veya dava açılmasına da gerek yoktur. Zamanında tahsil edilmeyen apel borcu, şirket için zarar oluşturduğundan tahsilde tekerrür olmamak üzere şirket, kusursuzluklarını kanıtlayamaması halinde, bunu davalılardan isteyebilir. Mahkemece, bu hususlar nazara alınarak bir hüküm kurmak gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın bu nedenlerle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle davalılardan ... ve ... hakkındaki temyiz isteminin feragat nedeniyle REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (3) Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 21/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Bu Bilgi Yararlı Oldu mu?
Anket Sonuçları
Kapat