0

Tam Yargı Davasında Süre Aşımı Hakkında

DANIŞTAY 10.D, E.2016/1127 K.2019/4287 T.22.5.2019

ÖZET: İdari ajanın kusurunun adli yargıda kesinleşmesi üzerine açılacak tam yargı davasında süre aşımı, adli yargı kararının tebliği tarihine göre hesaplanır.

DAVA VE KARAR: Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağandışı zararların idarece tazmini, Anayasa'nın 125. maddesi gereğidir.

İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları ödemekle yükümlü olup; idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması" başlıklı 13. maddesinde "İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.

İdari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle tam yargı davası açılabilmesi için, zarara sebep olan eylemin ve maddi olayın idariliğinin ve yol açtığı zararın kesin olarak ortaya çıkması zorunludur.

İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir davranışı, bir tutumu veya hareketsizliği; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları ifade etmektedir. Dolayısıyla zarara sebep olan eylemin ve maddi olayın idariliği ve yol açtığı zarar bazen eylemin yapılmasıyla veya olayın gerçekleşmesiyle birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılaması sonucu da ortaya çıkabilmektedir.

Esasen, idari eylemin tamamlandığı ve zararın tam olarak ortaya çıktığı tarih dikkate alınmadan 2577 sayılı Kanunun 13. maddesinde öngörülen bir ve beş yıllık sürenin hesaplanması, bazı hallerde dava açma hakkının kullanılamaması sonucunu doğuracaktır. Zararın ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldırır biçimde süre hesabı yapılmasının ise hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.

Kamu görevlisinin görevini yerine getirirken kişilere verdiği zarardan emrinde çalıştığı idarenin sorumlu olduğu ileri sürüldüğünden; öncelikle tazmini istenen zarardan idarenin sorumlu olup olmadığının ve olayın davalı idarenin personelinin kusuru nedeniyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi gerektiği açıktır.

İdare Mahkemesince, olayın polis memurunun eyleminden kaynaklandığı ve kendisine kusur izafe edilebilecek idarenin olay gününden itibaren tereddüte yer bırakmayacak surette belirgin olduğundan bahisle, olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde başvurulması gerekirken, iki yıl sonra yapılan başvurunun dava açma süresini ihya etmeyeceği gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; davalı idarenin sorumlu olduğunun, idare personelinin yargılanması sonucu kasten yaralama suçuna konu fiilinin sübuta erdiğini gösteren Pendik 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/09/2012 tarih ve E:2012/486, K:2012/1264 sayılı kararıyla kesinlik kazandığı; bir başka ifadeyle eylemin idariliğinin anılan ceza mahkemesi kararıyla belirlendiği, 2577 sayılı Yasa'nın 13. maddesinde belirtilen bir yıllık başvuru süresinin de bu kararın tebliğ tarihinden başlatılması gerektiği, olay tarihinin eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarih olarak kabulüne olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu itibarla, anılan ceza mahkemesi kararının 08/10/2012 tarihinde davacı tarafından öğrenilmesinden sonra bir yıl içinde tazminat istemiyle adli yargıda 16/09/2013 tarihinde açılan davanın, 2577 sayılı Kanun'un 9/1. maddesine göre süresinde olduğu dikkate alındığında davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, davanın süre aşımı yönünden reddi yolundaki temyize konu kararda hukuki isabet görülmemiştir.

SONUÇ: 1. Davacının temyiz isteminin kabulüne,

2. Davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin temyize konu İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 13/11/2015 tarih ve E:2014/1512, K:2015/2196 sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,

4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen on beş (15) gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



Bu Bilgi Yararlı Oldu mu?
Anket Sonuçları
Kapat