0

İftira Suçu Hakkında

Y.C.G.K. 2014/9-501 E. 2016/213 K. 20/04/2016 Tarih

ÖZET : Sanığın, bulunduğu durum ve kastı olmadığı da dikkate alarak; hukuka aykırılık unsuru taşımayan eyleminde iftira suçu oluşmaz.

DAVA ve KARAR : İftira suçundan sanık ...'nın 5237 sayılı TCK’nun 267/1, 43/2, 62, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri uyarınca 1.860 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin, Kahramanmaraş 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.12.2010 gün ve 31-970 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 17.02.2014 gün ve 6084-1732 sayı ile;


"İftira suçunun oluşabilmesi için yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği, somut olayda; sanığın iddialarının maddi vakıalara dayandığı ve eyleminin suç işlemediğini bildiği kimseye suç atmak biçiminde olmayıp anayasal şikâyet hakkını kullanma niteliğinde bulunduğu tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, yasal unsurları itibariyle oluşmayan iftira suçundan sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.


Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 25.04.2014 gün ve 239217 sayı ile;


"Maddi olayda, müşteki sanık ... ile ablası olan katılan ...'nın bulundukları işyerine sanık ...'i çağırdıkları, sanık ...'in müştekilerin bulunduğu işyerine gittiği, burada birlikte alkol aldıkları, ....'in bilgi sahibi olarak ifadesi alınan Mehmet ile yan odaya geçtikleri, burada nedeni anlaşılamayan bir şekilde tartışmanın çıktığı, bunun üzerine müşteki sanık ...'in hem ablası katılan ...'yı hem de müşteki sanık ...'i dövdüğü, daha sonra sanık ...'in 155 imdat telefonunu arayıp 'ben şu an F. arkasında bulunan B.İşhanı'nın en üst katındayım, beni burada zorla tutuyorlar, beni satıyorlar, beni kurtarın' diyerek telefonu kapattığı,


Daha sonra olay yerine intikal eden polis memurları müşteki sanık ..., katılan ... ve sanık ...'i karakola götürdüğü, yasal işlem yapılacağı sırada sanık ...'in şikâyetinden vazgeçerek karakoldan ayrıldığı ve işlenen suçlarla ilgili soruşturma başlatıldığı ve Kahramanmaraş Cumhuriyet savcılığında müşteki sıfatıyla ...'nın alınan ifadesinde, müşteki sanık ...'in kendisini dövmesi üzerine H.'in elinden kurtulmak için polis imdat telefonunu aradığını beyan ettiği, sanık ...'in anlatımları diğer katılan ...'nın anlatımlarıyla örtüştüğü, sonrasında, Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturması sonucunda ... ve ... hakkında bir kimseyi fuhuşa teşvik etmek, fuhuş yapmak ve aracılık etmek suçlarında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin karar verildiği ve sanık ... hakkında iftira suçundan, müşteki sanık ... hakkında yaralama suçundan kamu davası açıldığı,


Sanık ... 20.12.2009 tarihinde düzenlenen olay yakalama ve üst arama tutanağında önce olay mahallinde, ... ve ...'nın kendisini tuzağa düşürüp sattıklarından dolayı davacı ve şikâyetçi olduğunu beyan ettiği ve ilgililer hakkında alınan doktor raporu alındıktan sonra Ahlak Büro Amirliğine gidildiğinde sanık ...'nın görevlilere 'Şikâyetimden vazgeçiyorum, beni oradan kurtardınız. O bana yeter, ben kendi işimi hallederim' diyerek ifade vermeden karakoldan ayrıldığı, daha sonra Cumhuriyet savcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Cumhuriyet savcısı huzurunda alınan ifadesinde, müşteki sanık ...'nın kendisini yaraladığını ve Hüseyin'in elinden kurtulmak amacıyla polis imdat telefonunu aradığını, kimsenin kendisini zorla tuttuğunu ve sattıklarını söylemediğini beyan ettiğinin anlaşılması karşısında;


Sanık ... uygunsuz vaziyette yakalandığı nedenle, müşteki sanık ... tarafından dövüldüğü, bu duruma kızan ve tepki gösteren sanık ... 'in 155 imdat telefonunu arayıp 'ben şu an Fotospor arkasında bulunan Beyzade İşhanı'nın en üst katındayım. Beni burada zorla tutuyorlar, beni satıyorlar, beni kurtarın' diyerek polis memurlarına suç ihbarında bulunduğu,


Olay yerine gelen görevlilere karşı ... ve ... hakkında bir kimseyi fuhuşa teşvik etmek, fuhuş yapmak ve aracılık etmek suçlarından soruşturma yapılmasına sebebiyet verdiği, sanığın eyleminde TCK'nun 26. maddesinde yazılı hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmadığı, sanık ...'in işlenen yaralama suçunun sonuçlarından kurtulmak amacıyla gerçekleşen maddi olaylara bazı ilave eylemler ekleyerek ... ve ...'ya suç isnadında bulunduğu, sanık ...'in anayasal şikâyet hakkını kötüye kullanması suretiyle iftira suçunu işlediği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak bozma kararının kaldırılmasını ve yerel mahkeme hükmünün onanmasını talep etmiştir.


5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 27.05.2014 gün ve 4470-6331 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA


CEZA GENEL KURULU KARARI


Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa yüklenen iftira suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.


İncelenen dosya kapsamından;


20.12.2009 tarihli olay, yakalama ve üst arama tutanağında; bir bayanın Beyzade İşhanı’nın üst katında zorla tutulduğunu, satıldığını beyan ederek yardım istediğinin karakol haber merkezince anons edilmesi üzerine Beyzade İş Hanına gidildiğinde bahse konu adresin kapısının açık olduğu ve bağrışma sesleri geldiğinin duyulduğu, içeri girilerek kimlik gösterilmesi sonrasında ... isimli bayanın, 19.12.2009 günü saat 21.30 sıralarında arkadaşı ...’nın kendisini telefonla arayarak “güzel bir ortam yapacağız, sende gel” demesi üzerine arkadaşının davetini kabul ederek bu adrese geldiğini, ....’nın kardeşi olan ..., Ş.Kasabası Belediye Başkanı ... ve F. K. Belediye Başkanı ...’ın da aynı yerde olduklarını gördüğünü, bu şahıslarla bir müddet alkol aldıklarını, ...’ın yeme içme masrafı için para verdiğini, ilerleyen saatlerde alkol yetmeyince Mehmet’in Hüseyin’e tekrar para verip bira aldırdığını, H.’in ... ile ilişkiye girmesi konusunda kendisini zorladığını, kabul etmeyince dövdüğünü, daha sonra girişe göre sağda bulunan odaya zorla soktuğunu, bu odada ... ile cinsel ilişkiye girdiği esnada kendisine ait telefonla 155 polis ihbar hattını arayarak yardım istediğini, ... ve ...’ın polisler gelmeden önce iş hanından ayrıldıklarını, kendisini tuzağa düşürüp erkeklere pazarlayan Hüseyin ve ....’dan şikâyetçi olduğunu beyan etmesi üzerine ..., ... ve ...’nın doktor raporları alınarak Ahlak Büro Amirliğine gelindiğinde ...'nın “ben şikâyetimden vazgeçiyorum, siz beni oradan kurtardınız, o bana yeter, ben kendi işimi kendim hallederim” diyerek gittiği, Cumhuriyet savcısının talimatı ile ...’nın gözaltına alınıp mevcutlu olarak adliyeye sevk edildiği hususlarına yer verildiği, 20.12.2009 tarihli adli muayene raporuna göre; sanığın nazal kemik üzerinde hiperemi, boyun orta hatta yüzeysel cilt erozyonu şeklinde basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralanmasının mevcut olup 150 promil alkollü olduğunun belirtildiği, Cumhuriyet Başsavcılığınca diğer kişilerin alınan beyanlarıyla birlikte sanığın müşteki sıfatıyla verdiği ifadede, H.ve ....’nın kendisini erkeklere pazarlama veya zorla tutma gibi eylemlerinin olmadığını beyan etmesi üzerine fuhuş suçuyla ilgili yeterli delil ve şüphe bulunmadığı, kasten yaralama suçundan ise sanık ...’in şikâyetinin bulunmadığı gerekçeleriyle .... ve Hüseyin hakkında fuhuş ve yine Hüseyin hakkında sanık ...’e yönelik kasten yaralama suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, sanık ... hakkında ise iftira suçundan kamu davasının açıldığı,


Anlaşılmaktadır.

Şikâyetçi ...; ablası ...’ya ait V.Gazetesi’nde çalıştığını, olay akşamı ablasının iş icabı davet ettiği F. K. Belediye Başkanı ... ve Ş. Belediye Başkanı ...’ın büroya geldiklerini, bir müddet alkol aldıktan sonra ablasının sanığı büroya davet ettiğini, bir ara konuklardan Mehmet’in bira alması için 20 Lira verdiğini, gidip biraları aldığını, sanığın da alkol aldığını, bir süre sonra “midem bulanıyor” diyerek öbür odaya geçtiğini, arkasından tanık Mehmet’in de o odaya geçtiğini, 20-25 dakika sonra merak ederek bulundukları odanın kapısını açtığında ....’in tamamen çıplak olduğunu görünce “burası iş yeri, sevişme yeri değil” diyerek sanığa birkaç tokat attığını, sanığı büroya davet eden kişinin ablası .... olması sebebiyle onu da darp ettiğini, odadan çıkıp bir süre sonra tekrar odaya gittiğinde sanığın hala giyinmediğini görünce birkaç defa daha vurduğunu, sanığın “beni satıyorlar” diye pencereden bağırmaya başladığını, daha sonra polisi arayıp "beni satıyorlar, burada zorla tutuyorlar, gelin kurtarın" dediğini, polisler geldikten sonra da aynı mahiyetteki isnatlarına devam ettiğini, oysa hiçbir şekilde fuhşa aracılık etmediğini, işyerinde uygunsuz davranması nedeniyle sanığa vurduğu için sanığın iftira attığını, şikâyetçi olduğunu beyan etmiş,


Katılan ...; V. Gazetesinin sahibi olduğunu, olay akşamı saat 20.00 sıralarında aralarında iş ilişkisi olan F. Kasabası Belediye Başkanı ... ile Ş. Beldesi Belediye Başkanı ...’ı bürosuna davet ettiğini, sanığın gündüz bu belediye başkanlarıyla görüşüp akşam buluşmak için anlaştıklarını duyunca M.’in telefonundan sanığı arayıp gelmesini istediğini, sanık geldikten sonra bir müddet alkol aldıklarını, alkollü içecekler tükenince M.’in H. 20 Lira verip bira aldırdığını, sohbet ortamında M.ile sanığın kucak kucağa oturmaya başlamaları üzerine uyardıklarını, sanığın “midem bulanıyor” bahanesiyle yan odaya geçtiğini, arkasından da M.’in aynı odaya gittiğini, 15-20 dakika sonra kardeşi H.'in, sanığın ve M.’in bulunduğu odaya girdiğinde bu kişileri ilişki halinde görünce sanığa tokat atmaya başladığını, sanığın telefonla polisi araması üzerine polislerin geldiğini, fuhşa aracılık etmediğini, sanığın iftirası sonrasında çevresinde kötü bir insan olarak anılmaya başlandığını, işinin bozulduğu belirtmiş,


Tanık ...; F. K.Belediye Başkanı olduğunu, Ş.Belediye Başkanı olan arkadaşı ... ile birlikte bayram tebrik mesajı yayınlatmak amacıyla V. Gazetesi bürosuna gittiklerini, büroda gazete çalışanları .... ve H.’in olduğunu, kendisine ait cep telefonunu alan ....’nın arkadaşı olduğunu belirttiği sanığı arayıp büroya gelmesini istediğini, bir süre sonra sanığın büroya geldiğini, daha sonrasında Hakan ile birlikte işyerinden ayrıldıklarını, sanıkla ilişkiye girmediğini anlatmış,
Tanık ...; Ş. Kasabası Belediye Başkanı olduğunu, F. Belediye Başkanı olan arkadaşı M.ile birlikte V. Gazetesinin bürosunda katılan ... ve kardeşi H. ile oturdukları sırada ....’nın Mehmet’in telefonundan sanığı arayıp büroya davet ettiğini, sanık geldikten sonra bir müddet oturup aynı masada alkol aldıklarını, sanığın midesinin bulandığını söyleyerek Mehmet ile birlikte lavaboya gittiklerini, 1-2 dakika sonra döndüklerini, M.’in sanıkla ilişkiye girip girmediğini görmediğini, büroda bulundukları zaman sarfında herhangi bir tartışmanın veya kavganın olmadığını, bir süre sonra Mehmet ile birlikte işyerinden ayrıldıklarını söylemiş,


Sanık savcılıkta; olay gecesi saat 21.00 sıralarında arkadaşı .... tarafından aranarak güzel bir ortam olduğunu, içki içtiklerini söylemesi üzerine büroya gittiğini, M., H. ve .... ile birlikte bir süre alkol aldıklarını, Mehmet ile sohbet etmeye başlayınca şikâyetçi Hüseyin’in kendisini kıskanarak dövmeye başladığını, araya katılan ... girmek isteyince onu da dövdüğünü, olay yerinden kurtulmak amacıyla 155 polis imdat hattını arayıp "B. İşhanı’ndayım, beni alın" dediğini, polislerce olay yerinden karakola götürüldüğünü, amacının şikâyetçi Hüseyin'in elinden kurtulmak olduğunu, ne polisi telefonla aradığında ne de daha sonra Hüseyin ve .... tarafından zorla tutulduğunu, fuhşa zorlandığını söylemediğini, ihbar tutanağını kabul etmediğini, kimseden şikâyetçi olmadığını ifade etmiş,
27.08.2010 tarihli duruşmada; olay akşamı katılan ... tarafından sürekli telefonla arandığını, ....’nın ısrarı üzerine büroya gittiğini, şikâyetçi Hüseyin tarafından dövülerek ... ile yan odaya girmeye zorlandığını, .... müdahale etmek isteyince Hüseyin’in ....'yı da dövdüğünü, ... ile ...’ın kavgayı görünce kaçtıklarını, Hüseyin’in elinden kurtulmak için polisi aradığını, Hüseyin’den şikâyetçi olmadığını beyan etmiş,


Son celse ise; aslında ilk ifadesinin doğru olduğunu, H.’in “M. ile ilişkiye gireceksin” diyerek kendisini zorladığını, kabul etmediği için darp edildiğini, polisi arayıp kurtarmalarını istediğini, H.'in M.’ten para alıp almadığını bilmediğini ancak H.’in fuhşa aracılık ettiğini, katılan ...’nın hatırına şikâyetinden vazgeçtiğini, iftirada bulunmadığını savunmuştur.


5237 sayılı TCK'nun “İftira” başlıklı 267. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan halinde; “

(1) Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.


(2) Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.


(3) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.


(4) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması hâlinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.


(5) Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur.


(6) Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.


(7) İftira sonucunda mağdur hakkında hapis cezası dışında adlî veya idarî bir yaptırım uygulanmışsa; iftira eden kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.


(8) İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.


(9) Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilân olunur. İlân masrafı, hükümlüden tahsil edilir” hükümlerine yer verilmiştir.


İftira suçu, failin suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye suç atmasıdır. Özgü suç olarak düzenlenmediği için herkes tarafından işlenebilen iftira suçunda, hukuka aykırı olarak yapılan suç isnadı ile soruşturma başlatılma olanağı bulunduğu takdirde bu suç oluşacaktır. Soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verilmesi veya açılan davanın beraatla sonuçlanması suçun oluşumu açısından önem taşımamaktadır. İhbar veya şikâyetin 5271 sayılı CMK'nun 158. maddesinde gösterilen Cumhuriyet savcılığı, kolluk, mahkemeler, valilik, kaymakamlık ve yurtdışında konsolosluklara yapılması gerekir.


İhbar veya şikâyet, failin suçsuz olduğunu bildiği, başka deyişle suçsuzluğunda kuşku bulunmayan kimse aleyhinde yapılmış olmalıdır. Bu bakımdan, gerçekte işlenmiş bir suç mevcut bulunur, ancak üzerinde kuşku ve iddianın yoğunlaşmış olması nedeniyle ihbar veya şikâyet edilen kişinin suçluluğu kanıtlanamazsa, suçlanan beraat etmiş olsa dahi iftira suçunun unsurları oluşmayacaktır.


Yine, içeriği kanıtlanamasa dahi, gerçekleştirilen ihbar ve şikâyetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hallerde, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı söz konusu olacaktır. Anayasa’mızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu, 74. maddesinde, vatandaşların ve karşılıklılık bulunması koşuluyla Türkiye’de oturan yabancıların, kendileriyle veya kamu ile ilgili hususlarda dilek ve şikâyet haklarının bulunduğu vurgulanmıştır. Bireylere tanınan bu anayasal hak, onların idare ve diğer bireylerle ilişkilerinde gerek “çıkarlarını koruması”, gerek “özgürlüklerini kısıntısız” kullanabilmesi bakımından, devlet organlarına başvurmasını gerekli kılar. Bu başvuru, bireyin kendisi, üçüncü kişi veya kamuyla ilgili olabilir. Başvurulabilecek devlet organları da, yasama, yürütme ve yargı’dır. Dilekçe hakkının yargısal alanda başlıca ortaya çıkış biçimi ise, ihbar ve şikâyet hakkının kullanılmasıdır.


Öte yandan, failin sonradan isnadından rücu etmesi, iftira suçunun oluştuğunun kabulü bakımından tek başına yeterli bir kıstas değildir. Zira iftira suçunun faili, ihbarın asılsızlığının anlaşılması veya pişmanlık duyması gibi nedenlerle isnadından rücu edebileceği gibi, isnada maruz kalanın veya yakınlarının kişiyi mahkûmiyetten kurtarmayı hedefleyen baskı ve istekleri sonucu veya temin ya da vaat ettikleri çıkar karşılığında yahut çok başka nedenlerle de isnadından dönmüş olabilir. Bütün bu hallerde belirleyici olan husus, iftira suçu failinin, suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye ihbar veya şikayet suretiyle suç isnat edip etmediğidir.


Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;


Olay gecesi taraflar arasında çıkan tartışma neticesinde şikâyetçi ... tarafından basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek şekilde yaralandığı anlaşılan sanığın, darp edilmenin etkisiyle, şikâyetçi ve katılan tarafından zorla tutularak fuhşa zorlandığından bahisle ihbar ve şikâyette bulunduğu olayda; sanığın iftira kastıyla hareket ettiğine ilişkin yeterli delilin bulunmadığı, sanığın amacının bir an önce kolluğun müdahale ederek şikayetçi tarafından gerçekleştirilen yaralama eyleminin son bulmasını sağlamak olduğu, şikâyet hakkını kullandığının kabul edilmesi gerektiği, dolayısıyla suçun hukuka aykırılık öğesinin oluşmadığı anlaşıldığından, atılı suçtan sanığın beraatına karar verilmesi gerekmektedir.


Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

HÜKÜM : Açıklanan nedenlerle;

1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.04.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

 



Bu Bilgi Yararlı Oldu mu?
Anket Sonuçları
Kapat