0

İkrah Hakkında

YARGITAY 1.HD, E.2013/10236 K.2013/15405 T.7.11.2013

ÖZET: İkrah hukuksal nedeni değerlendirilirken görülmekte olan ceza dosyasının sonucu bekletici mesele yapılabilir.

DAVA VE KARAR: Davacılar vekili, davacı U.'un bankaya olan borçları sebebi ile zor duruma düştüğünü, bunu fırsat bilen davalıların Uğur'a ve miras bırakanları V.'ye  yardım etme talebinde bulunarak bankadan 86.000.-TL kredi çekip verdiklerini, ancak karşılığında 130.000.-TL bedelli senet aldıklarını, daha sonra borçlar ödenip taşınmazlar üzerindeki ipotekler kaldırılınca, baskı yaparak, tehdit ederek ve kandırarak çekişmeye konu bağımsız bölümleri üzerilerine devrettirdiklerini, murisin bu olaylar yüzünden  zirai ilaç içerek intihar ettiğini, davalılar hakkında yapmış oldukları şikayet neticesinde Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldığını ve derdest olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve muris adına tescil istekli eldeki davayı açmışlar, davalılar, iddiaları kabul etmeyerek davanın reddini savunmuşlar, birleşen dosyadan davacı İsmet Yangın ise ; çekişme konusu 1 nolu dükkanı haksız yere davalı U. D.'ın işgal ederek kullandığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ecrimisil isteğinden vazgeçmiştir.

Bilindiği gibi 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 37. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 29.) maddesine göre, bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nin 38. (BK'nin 30.) maddesinde belirtildiği üzere  korkutmadan (ikrahtan) söz edilebilmesi için, tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin  tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur.  Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.

İptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. (TBK'nin 39. m.) Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için, yerine getirilen edim  istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.

Somut olaya gelince; çekişmeye konu yapılan olaylar sebebi ile davacılar vekilinin Eşme Cumhuriyet Başsavcılığı verdiği 09.02.2010 tarihli dilekçe ile davalılar hakkında şikayetçi olduğu, bu şikayet neticesinde yürütülen soruşturma kapsamında Tefecilik, Tehdit ve Hakaret Suçlarından cezalandırılmaları istemi ile davalılar hakkında Eşme Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/75 Esas sayılı dosyasından dava açıldığı ve halen yargılamasının devam ettiği, eldeki davanın ise 13.07.2010 tarihinde açıldığı görülmektedir.

Hemen belirtmek gerekir ki; iradeyi sakatlayan nedenin (korkutma) önem derecesi, ancak iradesi sakatlanan kimse tarafından doğru olarak takdir  olunabilir. Olaya bu açıdan bakıldığında ikrahın önemini yitirdiği an, iradesi sakatlanan için, korkunun silindiği, diğer bir deyişle korkutan kişi ve korkutmanın mahiyetine göre zarar görebileceği yönündeki endişenin ve etkinin ortadan kalktığı, kendisini psikolojik açıdan güven içerisinde hissettiği andır.

O halde; davacıların savcılığa şikayette bulundukları 09.02.2010 tarihinde korkutmanın etkisinin ortadan kalktığının,   6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 39.  (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 31.) maddesinde düzenlenen 1 yıllık  süre  içerisinde  davanın  açıldığı  açıktır.

Hal böyle olunca, işin esasına girilmesi, Eşme Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2010/75 Esas sayılı  dosyasının neticesinin eldeki davanın sonucuna etkili olacağı da gözetilerek anılan ceza dosyasının sonucunun  beklenmesi, ondan sonra ceza dosyası içeriğinin toplanan ve toplanacak delillerle  birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

SONUÇ: Davacılar vekilinin belirtilen nedenlerle  temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nin 428.  maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  07.11.2013  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.



Bu Bilgi Yararlı Oldu mu?
Anket Sonuçları
Kapat