0

Taleple Bağlılık İlkesi Hakkında

YARGITAY 3.HD, E.2015/4560 K.2016/2940 T.1.3.2016

ÖZET: Adi ortaklık ilişkisinin sona ermesinin ardından yapılacak tasfiye işleminde TBK m.642 vd. hükümler uygulanmalıdır.

Uyuşmazlık, ortaklıktan çıkarıldığını iddia eden davacının maddi tazminat istemine ilişkindir. Yargıtay bu kararında TALEPLE BAĞLILIK İLKESİNE AYKIRI DAVRANARAK maddi tazminat istemini değerlendirmek yerine tasfiye usulünün nasıl yapılacağına ilişkin hükümde bulunmuştur.

DAVA VE KARAR: Davacı dilekçesinde, davalı ile 1988 yılından bu yana, cafe işletmeciliği yaptıklarını, bu işletmeye 25 yıldır emek harcadığını, işletmeyi kâr elde eder hale getirdiğini, ancak idarenin davalıya geçmesinden sonra, işletmenin zarara uğramaya başladığını, davalı tarafından kâr ödemesi yapılmadığını, sadece 5000 TL bir ödeme yapıldığını, diğer yandan da davalı tarafından ortaklıktan çıkarıldığını ileri sürülerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100.000 TL maddi tazminatın, dava tarihinden en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının iddialarının asılsız olduğunu, aralarında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunu, gerçekte ortaklığa zarar verenin davacı olduğunu, davacının ortaklıktan çıkarıldığına ilişkin iddiasının gerçek olmadığını bildirerek, davanın reddini istemiştir.

Tarafların 13.03.2000 tarihli ortaklık sözleşmesi ile cafe işletmeciliğine ilişkin ortaklık kurdukları, ortaklık süresinin 10 yıl olduğu ve tarafların karşılıklı anlaşmaları durumunda, sürenin uzatılabileceğini kararlaştırdıkları tarafların kabulündedir.

Dava tarihi olan 12.03.2012 tarihi itibariyle, sözleşmede belirlenen 10 yıllık sürenin dolduğu, diğer yandan da, davacının, davalı tarafından ortaklıktan çıkarıldığını iddia ederek,kâr payının tahsilini talep etmesi karşısında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi hükümleri (TBK'nun 620 ve devamı maddeleri) gereğince ve 642.maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle çözümlenmesi gerekmektedir.

Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.

Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, adi ortaklık sözleşmesi incelenerek, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak; böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 



Bu Bilgi Yararlı Oldu mu?
Anket Sonuçları
Kapat